Son Günlerde Sıkça Adından Bahsettiren “Resilience,” Namıdiğer “Duygusal Dayanıklılık” Diğer Bir Deyişle “Yılmazlık”



Pandemi, savaş, ekonomik kriz, teknolojik gelişim, organizasyonel değişim derken hayat o kadar sık belirsiz bir durumla, zorlu bir yol ile karşılaştırır oldu ki insanı; kimin ayakta kalıp yolculuğa devam ettiği, kimin umutsuzluğa düşüp kendini salıverdiği önemli bir hale geldi. Hal böyle olunca resilience şirketler tarafından aranan popüler yetkinlikler arasına girdi ve herkeste duygusal dayanıklılık hakkında farkındalık oluşmaya başladı. Öyle ki, yeni mezun adaylar bile mülakatlarda duygusal dayanıklılığı güçlü yönleri arasında göstermeye başladı.

Peki duygusal dayanıklılık gerçekten nedir, nasıl geliştirilir?👇

Duygusal dayanıklılık dışarıdan gelecek bir etkiye, değişime karşı esneklik gösterme ve süreçten öğrenerek, büyüyerek çıkmak olarak tanımlanıyor. Yani duygusal dayanıklılık sadece hayatta kalma becerisi değil. Aynı zamanda yaşanan olaydan parlayarak, büyüyerek çıkabilme meselesi.

Bu konuda yapılan araştırmaların ortak sonucu olarak duygusal dayanıklılığı yüksek kişilerin sahip olduğu 3 temel özellikten bahsediliyor.👉

1- Gerçeği Olduğu Gibi Kabullenme / Gerçekçi İyimserlik: İçinde bulunduğun durumun gerçeklerini olduğu gibi kabullenip bu çerçevede iyimser bir tavır takınmak.

İyimser olmak önemlidir ancak bazen kendimizi olayları iyi tarafından görmeye o kadar şartlarız ki, gerçekleri göz ardı eder, her şey yolundaymış gibi Polyannacılık oynarız. Gerçeği göz ardı eden iyimserlik bizi risklere karşı savunmasız hale getirip, sonrasında büyük düş kırıklığı yaşamamıza sebep olabilir. Hatta bizi yeni yollar aramaktan da alıkoyabilir.

Steven Southwick ve Dennis Charney The Science of Mastering Life’s Greatest Challenges, adlı kitaplarında “Gerçekçi iyimser insanlar, kötümser insanlar gibi karşılaştıkları olumsuz şeylere çok dikkat ederler. Ancak, kötümser insanlar gibi olumsuz şeylere takılmazlar. Çözülemez gibi görünen problemleri bölerek çözüme ulaştırmaya çalışırlar. Yani farkındalıkları sayesinde hangi problemle karşı karşıya olduklarını iyice anlayıp, ardından çözüme nasıl ulaşacaklarını bulurlar.” şeklinde ifade eder.

2- Anlam Arayışı / Yaşanan Zorluklardan Anlam Çıkartmak: Neden benim başıma geliyor sorusu ile kendini kurban rolüne sokmayarak yaşanan acılardan anlam çıkarma eğiliminde olunması durumu. İlginizi çekerse, bu konuda anlamı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan, “İnsanı insan yapan nedir?” sorusuna yanıt vermeye çalışan Victor E. Frankl’in kitabı “İnsanın Anlam Arayışı” kitabını okumanızı öneririm.

3- Brikolaj (Ritüellere Dayanan Yaratıcılık): Zor ve stresli zamanlarda elinde olan imkânlarla hızlı bir şekilde yeni çözümler üretebilme becerisi olarak tanımlanıyor. Duygusal dayanıklılığı yüksek olan kişilerin başkasının elini kolunu bağlayan zor durumlarda elindeki imkanlar ile yaratıcı bir çözüm bulabildiği gözlemlenmiş.

Sonuç olarak duygusal dayanıklılığı yüksek kişilerin karşılaştıkları zor durumda kurban rolüne girmeden, umutsuzluğa düşmeden, gerçeği kabullenip çözüm üretmeye çalıştığı görülmüş. Bunu yaparken de süreci bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirip, süreçten anlam çıkarttığı ve gelişerek, büyüyerek süreci tamamladığı. Benim de kendime büyük harflerle çıkarttığım not "öğrenme fırsatı olarak görüp, süreçten anlam çıkartmak" gerekliliği oldu. Umarım yazının sizin için de faydası olur 😊

Resilience konusunda daha detaylı okuma yapmak isteyenlere Harvard Business Review tarafından çıkartılan Duygusal Zeka serisinin Resilience bölümünü öneririm.👍 

Yorumlar